
- 14-09-2014
- 0 yorum
- 2792 okunma
Dr. Muhammed İkbal, Şeyhi ve aynı zamanda ruh ve fikir öğretmeni Celaleddin Rumi ile birlikte, ruhi ve fikri bir seyahate çıkar. Bu hayali gezintide birçok yere uğrar. Oralarda, gelmiş geçmiş birçok büyük fikir felsefe adamıyla karşılaşır ve onlarla çeşitli konularda görüşmeler yapar.1
İştebu gezintisinde, hiçbir insanın ayak basmadığı enteresan bir yere uğrar. Burası, tabiatın olanca güzelliğiyle tezahür ettiği, dağları, ovaları, meydanları ve çiçek parklarıyla müstesna bir dünya köşesidir. Binlerce yıldır, insanlık sanat ve medeniyetinden ayrı yaşamaktadır. Buradaki tabiat güzelliği, temiz havası ve sessizliği, bu ortam içerisinde suyun gönülleri okşayarak akışı şairi büyüler.
Üstad Rumi’ye döner-kulağına tatlı ve hoş bir ses çalınmıştır, şöyle sorar:
-Kulağımıza ezan sesi geliyor. Hâlbuki ortalıklarda hiçbir insan görünmüyor. Yoksa rüyamı görüyorum?
Rumi cevap verir:
-Beri bak! Burası, evliya ve salih insanların durağıdır. Bizimle onlar arasında yakın bir bağ var. Atamız Âdem, Cennetten indiği zaman, burada bir-iki gün eğleşmişti. Bu yer, seher vakti O’nun ah ve iniltilerini duymuş, gözyaşlarıyla ıslanmıştır. Burayı şimdi, Fudayl ve Ebu Said gibi yüksek makam sahipleri, Cüneyd ve Ebu Yezid gibi büyük arifler ziyaret ediyorlar… Çabuk, bu mübarek yerde namaza yetişip, ruhi lezzete nail olalım ve maddi dünyanın bizi mahrum ettiği duyguları tadalım!
Birlikte hızla yerlerinden kalkarlar ve namaz kılan iki adama rastlalar. Birisi Cemaleddin Afgani, diğeri ise Türklerden biri… Şair, dikkatle baktığında görür ki, Cemaleddin Afgani imam, gerisinde namaz kılan da Emir Said Halim Paşa.
Rumi Der ki:
-Doğu, şu son asırda bu ikisinden üstün birini yetiştirmemiştir. Benim sır ve bilmecelerimden pek çoğunu çözüp hallettiler. Şöyle ki, İmam Seyid Cemaleddin Afgani, uykudaki doğu milletlerine hareket ve faaliyet üfürdü. O’nun devrimci davetiyle, ölülerde hayat gezindi. Emir Said Halim Paşa ise, kanayan yaralı gönülle, üstün ve seviyeli tefekkürü, cevval ruh ile büyük bir aydın aklı birleştirdi. Bu sebepten, böyle iki adamla birlikte kılınan iki rekât, ibadet ve taatlerin en efdalidir.
Seyyid Cemaleddin, namazda Ven Necmi suresini okudu. Ortadaki sessizlik ve sükûnet, İmamdaki şahsiyet ve Kur’anın güzelliği öyle huşulu ve ruhani bir hava meydana getirdi ki, gönüller duygu kesildi, gözyaşları aktı gitti. Bu öyle bir okuyuştu ki, eğer Halil İbrahim işitseydi çok beğenecek ve eğer Cebrail dinlemiş olsaydı övgüler yağdıracaktı. Benlikleri sarsan, kalpleri eriten bir okuyuştu bu. Kabirlerden tekbir ve tehlil sesleri yükselten bir okuyuştu. Bütün perdeleri sıyıran ve Kitaplar Kitabındaki bütün manaları açan bir kıraatti bu…
Kıssayı İkbal’den dinlemeye devam ediyoruz:
“Namazdan sonra kalkıp, edep ve mehabetle elini öptüm. Üstadımız Rumi, beni ona takdim etti ve dedi ki:
-Bu çok cevvaldir; bir yerde duramaz. Alabildiğine özgür bağımsızdır; kimseye boyun eğmez.
Afgani bana dönerek:
-Bir müddettir yaşadığın âlemden bahset bana! Asılları toprak, fakat Allah’ın nuruyla bakan Müslümanlardan söz et.
Dedim ki:
-Efendim! Dünyaya hâkim olmaları için yaratılan bu ümmetin vicdanında, din ve vatan fikirleri arasında kanlı çatışmaların cereyan ettiğini gördüm. Doğrusu, kalbinde imanı zayıflayan ve Din ’in yeniden hâkim olacağından ümidini kesen bu ümmet, vatancılık ve milliyetçiliğe sığınmıştır. Türkler ve İranlılar, Avrupa’nın sunduğu şarapla sarhoş olmuşlardır. Batının hegemonyası altında Doğu harap olmuş, komünizm din ve şeriat düşüncesini yıkmıştır.”
Afgani bütün bunları, sabır ve ağırbaşlılıkla, elem ve hüzün içinde dinler ve sonunda şöyle gürler:
-Avrupa dehası, Müslümanlara vatancılık ve milliyetçilik fikirlerini öğretti. Hâlbuki kendisi, bütün Avrupalı milletleri tek vatanda birleştirme çabası içerisindedir. Ama doğu milletleri arasında ayrılık ve bölünme tohumları saçtı ve onları yok Mısır, yok Suriye, yok Irak diye meşgul edip duruyor. Ey doğulu Müslüman! Vatancılık ve milliyetçilik bağlarından kurtul! Her ülkeyi kendi vatanı, her toprağı kendi toprağı bilen bir evrensel ol! Şayet güzel ile çirkini ayırt edeceksen, nefisin ve gönlünü, toprağa taşa ve kiremite bağlama. Din, insanın toprak çukurundan çıkıp kurtulması ve kıymetini bilmesidir. Allah’ı tanıyan ve O’na iman eden kişiyi bu âlem kuşatamaz ve o, cihetlere sığamaz. Ot toprakta biter ve toprakta ölür. Fakat insan, neticesi bu toprağa gitmek olan keyfiyetten münezzeh ve uzaktır. Âdem her ne kadar, toprak ve sudan yaratılmışsa da, bu su ile toprağın etrafında dönüp durmamış, cismiyle yeryüzüne ağarken, ruhuyla yücelerde uçmuştur. Ruh, cihetlere hapsolup kalamaz; Özgür insan, sınır ve hudut tanımaz. Toprak’a2hapsedildiğinde sarsılarak sıçrar. Çünkü şahinler yuvada rahat edemezler.
Adına vatan dediğimiz ve Mısır, İran, yemen gibi isimler verdiğimiz şu bir avuç toprak parçalarıyla oralarda oturanlar arasında bağ ve ilgi vardır. Çünkü bu milletler, topraklarında kalkıp uyanmışlar ve ufuklarından parıldamışlardır. Lakin kendi kendilerinde ve kendi vatan hudutlarında kıvrılıp ve dürülüp kalmaları gerekmez. Baksana, güneşe; ışık pırıltılarıyla Doğu’dan doğuyor ama Doğu ve Batı’nın sınırlarını aşmakta gecikmiyor; bütün dünyayı kucaklıyor. Onun fıtratı, Doğulu ve Batılı olmaktan beridir her ne kadar doğuşu ve çıkışı Doğu’dan ise de…
Komünizme gelince… Azizim, onun kaynağı, hak ile batılı birbirine katılıp karıştıran şu Yahudi’dir. Batılılar, ruhi değerlerini ve gaybi hakikatlerini yitirdiler de hayatı ve Ruh’u midede aramağa koyuldular. Hâlbuki ruh’un kuvveti ve hayatı cisimde değildir. Fakat gel gör ki, komünizmin işi sadece mide ve karın iledir! Marks’ın düzeni karınlarda eşitliğe dayanır. Hâlbuki insani kardeşlik, cisim ve karınların birliğine dayanmaz; fakat kalplerin sevişmesi ve nefislerin kaynaşması esasına dayanır.
Krallık, cisme arız olan bir yürek yoktur. O, bir çiçeğe konup, oradan bal özünü aldıktan sonra, bir başka çiçeğe konarak öncekinden aldığını oraya bulaştıran ve böyle böyle bütün çiçekleri dolaşan bir arıya benzer. Neticede bu çiçekler, renk, şekil ve kokularıyla kalırlar ama özleri boşalan ot ve yapraklar haline gelmişlerdir. Krallık işte böyledir; milletlerin üzerine çöker, fertlerinin kanını emerek onları ölmüş cesetlere çevirir.
Krallık ile komünizm, hırs, oburluk, ıstırap, sefalet, Allah’ı tanımama ve insanlığı aldatmada birleşirler. Komünizmin hayat felsefesi huruç krallığınki ise haraçtır. Bu ikisi arasında zavallı insan, iki taş arasında kalmış cam kadeh gibidir. Komünizm ilim, din ve sanatın canına okur. Krallık ise, yaşayanların bedenlerinden ruhlarını, işçi ve fakirlerin ellerinden d kuvvetlerini sömürür. Her ikisini de maddeye batmış gördüm. Cisim ve görüntüleri kavi ve parlak, kalpleri ise karanlık ve günahkârdır!
Baksana, bugün Rusyada Müslümanların Kur’an ve O’nun talimatıyla hiç ilgileri yoktur. Müslümanların içlerindeki hayat kıvılcımı sönmüş, Peygamber (s.a.s.) ile bağları kopmuştur. Müslüman, bugün hayatı ve toplum düzenini Kur’an esaslarına göre kuramıyor. Bunun için de, dinde ve dünya da iflas etmiştir. Komünizm, Kayser ve Kisranın tahtını yıktı ve bunları krallıklarından ötürü ayıpladı. Fakat tuttu, kendisine bir krallık tahtı kurarak üzerine bağdaş kurdu. Acemden krallık ve usulünü aldı ve böylece hayat görüşü, düşünce açısı değişti.
Geçmiş asırlarda, Kayserlik ve Kisralık, Müslümanların değerlerini yıktı. İbret alın ey Ruslar bizim tarihimizden! Hayat kavgasında sebat gösterin ve sapmayın! Krallık ve vatanpereslik putlarını kırdıktan sonra, artık bunlara ikinci bir defa daha dönmeyin! Bugün dünya müjde ile uyarıyı, merhametle şiddeti birlikte temsil eden bir millet arıyor. Şarktan, dindarlık ve maneviyat alın! Batının dindarlığı ve prensipleri eskiyip pörsömüştür; ikinci kez artık ona dönmeyin! Bravo doğrusu! Eski ilahları yıktınız ve La ilahe = Hiçbir tapacak yoktur = demekle işin olmanızı gösterdiniz. Şimdi sıra, illallah = ancak Allah vardır “ diyerek İspat Merhalesi’ne girişmenizdedir. Görevinizi ve büyük turunuzu ancak böyle tamamlayabilirsiniz. Dünya için yeni bir düzen aramaktasınız. Bu dünyaya sağlam temelli bir düzen bulun. Bu ise ancak din ve akidedir.
Ey Rusya! Evvelkilerin efsanelerini bir bir yıktın. Şimdi artık Kur’an’ın sürelerini bir bir oku ve incele! Kur’an nedir biliyor musun? O, krallığa ve baskılara meydan okumadır. Kapitalist sermayeciliğe ve bencilliğe ölümdür. Fakire hayat, köleye müjdedir. O, altını ve gümüşü stok edip Allah yolunda harcamayanları kötüler. İhtiyaçtan fazla her şeyin infak edilmesini teşvik eder.
Ve açıkça şunu söyler:
“Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe iyiliğe asla ulaşamazsınız.”4
O, faizi haram, alış-verişi helal kılmış, faizsiz ödünç vermeği ( karz-ı hasen ) teşvik etmiştir. Faizin sonu kötülük, ıstırap, zulüm ve merhametsizlikten başka nedir ki? Yeryüzünden rızık temin etmek caizdir. Dünyada her şey Allah’ın mülkü ve insanın malıdır. İnsan Allah’ın mülkünde emanetçidir. Allah yeryüzü ve insanlar üzerine koruyucudur.
“ Allah‘ın sizi varis kıldığı şeylerden sarfedin.5 Hakkın sancağı, kralların zulmü yüzünden yere düşmüş ve köyler kentler, onların haksızlık ve zulümleriyle harap olmuştur. Kur’an’ın koyduğu esas şudur: İnsanoğlunun rızkı bir sofradan ve bütün insanlık ailesi tek bir nefistendir.6
Kur’an’ın devleti kurulur kurulmaz, ruhaniler ve kâhinler ortalıktan sıvıştılar. Sana, inandığım ve kabul ettiğim şeyleri söylüyorum. O, sadece bir kitap değil, bundan ötede daha büyük bir şeydir. O kalplere girdi mi insan değişir; insan değişti mi de âlem başka bir âlem olur. Gizli aşikar ne varsa O’dur. Konuşan, dipdiri ve ölümsüz kitaptır. O, insanlığın ve milletlerin evvelini ve akıbetlerini bildirmiştir.
Ey Rusya! Yeni bir kanun ve yeni bir yol getirdin. Şimdi sana yakışan, dünyaya Kur’an’ın nuruyla yepyeni bir bakışla bakmandır!7
Dipnot:
1. Cevid-Name’de bu seyahatin hikâyesi vardır.
2. Yani VATAN
3. Al-i İmran. 92.
4. el-Hadid, 7.
5. Lukman, 28’e işaret ediyor.
6. Cavid-Name, Felek-i Utarit (kısaltmalarla)
Not: Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Urvetü'l Vuska'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Mustafa YILMAZ
Bugün Puthanede İbrahimiz! Yarın Ne Olacağız?
Urvetü`l Vuska - Tüm hakları saklıdır. ® 2014 - Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir. Networkbil.Net